Wednesday, December 22, 2021

nothing comforts anxiety like a little nostalgia.

 “But what if God himself can be simulated, that is to say can be reduced to signs that constitute faith? Then the whole system becomes weightless, it is no longer anything but a gigantic simulacrum - not unreal, but simulacrum, that is to say never exchanged for the real, but exchanged for itself, in an uninterrupted circuit without reference or circumference.”

the matrix'i '99 yazında atlas sinemasında o zamanki sevgilimle birlikte izlemiştim. karşımıza çıkan şeyin tüm zamanların en iyi klasik bilimkurgu serilerinden birine dönüşeceğinin farkında olmadığımız, PG ya da R ratinglerin henüz icat edilmediği, yer göstericiye bahşiş verdiğimiz yıllar. 

mensup olduğum jenerasyona yakışacak bir giriş yapmak istedim.

the matrix resurrections'u ise bugün izledim, yani gösterime girdiği gün. bu defa başka bir ülkedeki bir alışveriş merkezi sinemasında. aslında sinema filmleri için haftalar öncesinden gösterim gününe bilet almak gibi "enthusiastic" davranışlar pek bana göre değil. fakat burada söz konusu olan the matrix, simulacra and simulation, biraz jefferson airplane, biraz rage against the machine. full package millenial masturbation. tabii ki koşa koşa gideceğiz. 

son günlerde çok fazla reboot ya da "reunion" çıkmaya başladı ve benim bu konudaki hislerim biraz karışık. reboot konseptiyle genel olarak bir alıp veremediğim yok, ama hemen hemen hepsinde göze çarpan nostalji fetişiyle ilgili ne hissettiğimden emin değilim. aslında adı geçen jenerasyon için nostalji hep böyle bir şey. komikliği de draması da artık fena halde bayatlamış, ama yerçekimi gibi karşı koyamadığımız bir güç. hayat hikayemizin olağan bir sonucudur, diye tahmin ediyorum. biz bu bilgi okyanusunun içine doğmadık ama onun her bir santimetrekaresini (evet hala iki boyutlu düşünüyorum) biz keşfettik, hatta biz icat ettik. bildiğimiz anlamda popüler kültürün dokusunu biz ördük belki. şimdi artık bu kültüre liderlik edemiyor olmanın yasını tutuyor olabiliriz. bu fetiş de bu yasla başa çıkma yöntemimiz olabilir. lana wachowski millenial değil, ama hedef kitlesini iyi tanıyor. 

bilimkurgu, kültür felsefesi ya da her ikisiyle birden alakanız varsa the matrix resurrections bence izlemek zorunda olduğunuz bir film. bir yandan eleştirilerin de hemen hemen hepsini anlıyorum ve evet 3. film ile 4. filmin birbirine bağlanma hikayesi beni de biraz hayal kırıklığına uğrattı, ama filmde orijinallik bulamadığını söyleyenlere katılmıyorum. neo ve trinity'nin tekrar başlayan hikayesi, io'nun yeni politik statükosu benim kafamda matrix evreninde güzel bir yere oturdu. hem de wachowski'ye yakışacak şekilde daha "queer" bir tonda.

bu arada - annesinin verdiği hap ile tavşan deliğinde bulduğu hap arasında kalan, kocasını çocuklarını çok seven ama rüyasında sürekli neo'yu gören, plaklarına gözü gibi bakan ama üşendiğinden spotify dinleyen kardeşlerim. unutmayın ki siz seçiminizi çoktan yaptınız. 

Monday, November 22, 2021

retrospective - 1.

ne zaman bir yerlerde bir listeler yapacak olsam plakları otobiyografik sıraya koyma konusu geliyor aklıma. eminim gezegenin bir yerlerinde benimle benzer zihin sıçraması hastalıklarını yaşayanlar vardır, onlara selam olsun. 

2000'lerin ilk yarısına dair anılarım çok silik. özellikle '99-2008 arası istanbul'da unuttuğum birçok konser var gibi hissediyorum. sonrasında da mutlaka eksikler var, mesela 2012'den hiçbir şey hatırlayamadım (let's make a toast). hatırladıkça ekleyeceğim. 

lokal grupları eklemedim. festivallerde izlediğim her bir grubu da eklemedim tabii, sadece headliner/headliner olmayan ama benim için önemli olan gruplar listede. 

bittiğinde içinden en unutulmaz ilk 5'ini seçmeyi düşünüyorum.*

*sonradan 6 oldu çünkü '99 metallica birçok açıdan "defining moment" ve onu dışarıda bırakamadım.


2022, 29 nisan: van der graaf generator (esch sur alzette, rockhal)

2022, 13 mart: smoke and mirrors, sasha velour (luxembourg, rockhal)

2021, 21 kasım: the jesus and mary chain (luxembourg, den atelier)

2021, 16 kasım: automatic (luxembourg, rotondes)

2019, 17 ekim: pixies (luxembourg, luxexpo)

2019, 30 haziran: muse (werchter, rock werchter)

2019, 29 haziran: florence+the machine (werchter, rock werchter)

2019, 28 haziran: weezer (werchter, rock werchter)

2019, 28 haziran: tool (werchter, rock werchter)

2019, 28 haziran: the cure (werchter, rock werchter)

2019, 27 haziran: olafur arnalds (werchter, rock werchter)

2019, 12 mayıs: jakuzi (luxembourg, rotondes)

2018, 11 ekim: mourn (luxembourg, rotondes)

2018, 12 ağustos: protomartyr (luxembourg, rotondes)

2018, 23 haziran: a perfect circle (esch sur alzette, rockhal)

2018, 13 haziran: queen+adam lambert (köln, lanxess arena)

2017, 17 aralık: anathema (istanbul, volkswagen arena)

2016, 3 temmuz: iggy pop (werchter, rock werchter)

2016, 3 temmuz: florence+the machine (werchter, rock werchter)

2016, 3 temmuz: beck (werchter, rock werchter)

2017, 16 mayıs: swans (istanbul, zorlu psm)

2015, 17 kasım: godspeed you! black emperor (istanbul, zorlu psm)

2015, 15 kasım: warrel dane (istanbul, garaj)

2015, 21 ağustos: mfö (bodrum, amfitiyatro)

2015, 2 ağustos: dark tranquillity (istanbul, life park)

2015, 2 ağustos: annihilator (istanbul, life park)

2015, 2 ağustos: my dying bride (istanbul, life park)

2015, 1 ağustos: gojira (istanbul, life park)

2015, 1 ağustos: korpiklaani (istanbul, life park)

2015, 1 ağustos: korn (istanbul, life park)

2015, 22 nisan: thurston moore (istanbul, babylon)

2014, 17 ağustos: beirut (istanbul, küçükçiftlik park)

2014, 9 temmuz: hugh laurie (istanbul, harbiye açık hava)

2014, 31 temmuz: dream theater (istanbul, küçükçiftlik park)

2014, 25 nisan: dredg (istanbul, küçükçiftlik park)

2013, 5 aralık: madeleine peyroux (istanbul, iş kuleleri)

2013, 4 ağustos: roger waters - the wall (istanbul, itü)

2011, 8 ekim: pain of salvation (sofia, yubileyna hall)

2011, 15 haziran: mr. big (sofia, festivalna hall)

2011, 15 haziran: cinderella (sofia, festivalna hall)

2011, 10 şubat: olafur arnalds (istanbul, salon)

2011, 29 ocak: eivind aarset (istanbul, tamirane)

2010, 4 temmuz: nevermore (istanbul, küçükçiftlik park)

2010, 27 haziran: big four (istanbul, sonisphere)

2010, 26 haziran: manowar (istanbul, sonisphere)

2010, 25 haziran: alice in chains (istanbul, sonisphere)

2010, 4 mart: marillion (istanbul, balans)

2009, 20 temmuz: deep purple (istanbul, kuruçeşme arena)

2009, 4 temmuz: dream theater & cynic (istanbul, küçükçiftlik park)

2009, 16 haziran: faith no more (berlin, kindl bühne wuhlheide)

2008, 18 kasım: slayer (münih, zenith)

2008, 11 kasım: deep purple (berlin, max-schmeling halle)

2008, 22 ağustos: scorpions (istanbul, parkorman)

2007, 7 eylül: tool (istanbul, kuruçeşme arena)

2007, 29 haziran: dream theater (istanbul, istanbul arena)

2005, 18 kasım: steva vai (istanbul, yeni melek)

2005, 3 temmuz: dream theater (istanbul, maslak)

2003, 6 eylül: the cardigans (istanbul, rock'n coke)

2003, 6 eylül: suede (istanbul, rock'n coke)

2003, 6 eylül: pet shop boys (istanbul, rock'n coke)

2002, 8 kasım: dream theater (istanbul, bostancı gösteri merkezi)

1999, 13 haziran: metallica (istanbul, ali sami yen stadyumu)

going out on a tuesday.

bir yerlerde öylesine denk gelip dinlediğim, duygusal olarak çok da "invested" olmadığım grupların gösterilerine bilet almak ve bunlardan bazılarını canlı izleyerek çok sevmek son birkaç yıldır hayatıma giren bir alışkanlık. tabii biraz da coğrafi değişiklik sayesinde yeni yeni elde ettiğim bir lüks.

müzikle ilgili konuşulacak, yazılacak çok fazla şey var. çünkü darmadağın bir şekilde evrilen hayatlarımızın kaosunu anlamama en çok yardımcı olan şey arka planda o kaosu takip eden müziği dinlemek. ayrıca kendimi çok bilge hissettiğim anlardan birinde icat ettiğim aşırı kitschy aforizmayı hatırlamak gerekirse "müzik elimizdeki en iyi zaman makinesi"

bugün the jesus and mary chain konserinden dönerken seneler önce gittiğimiz konserleri hatırlamaya çalıştık, bazılarının hafızamızda silikleştiğini fark ederek. o yüzden birazdan burada bir liste yapacak ve aklıma geldikçe güncelleyeceğim. aşağıdaki bağlantı ise bana bir şeyler hissettirmeyi başarabilmiş nadir generation Z gruplarından birine gidiyor. I thought I told you, I can't stand anyone at all.

automatik band


Wednesday, November 3, 2021

Tuesday, November 2, 2021

SPF50.

bugüne kadar kim bilir kaç tane evin balkonunda sigara içerken gökyüzüne bakıp "yaşamak ne güzel" diye düşündün. hemen ardından kimsenin seni yetişkin olmanın gerçekte nasıl bir şey olduğu konusunda uyarmadığını, sigarayı bırakma zamanının çoktan geldiğini ve yarın sabah ilk toplantının kaçta olduğunu. 

düşünceleri sarmallar şeklinde ilerleyen bir ben miyim. herhalde değilimdir. bu gezegende kendimi özel hissetmeyi çoktan bıraktım. 

neyse, ben başka bir şey anlatacaktım.

bazen alelade bir günde herhangi bir insan sıradan bir laf ediyor ve o an yıllarca takılıp kalıyor insanın zihninde. bundan aşağı yukarı iki sene önce, çok sıradan başlamış bir cuma sabahında, sadece yarım saat notice ile anons edilen yaklaşık 100 kişinin katıldığı bir toplantıdan çıkmış, ıslak kaldırımların üzerinde bir ofis binasından diğerine yürüyorduk. ben yine sigara içiyordum. hepimiz epey sarsılmıştık. benim yanımda Denny vardı ve bana dedi ki "bak, benim epey yaşım var (bunu İngilizce nasıl söyledi tam olarak bilmiyorum ama böyle dediğine eminim) ve yılların bana öğrettiği bir şey varsa o da şu: başına gelen bir olayın iyi mi kötü mü olduğuna tam olarak karar vermek için üzerinden en az beş sene geçmesi gerekir. bu olan biten konusunda bir karara varmak için henüz çok erken". ahh, demiştim, Denny, ne kadar haklısın. ne kadar haklısın ama hayat sadece sonuçlardan ibaret değil. iyi ki de değil. 

sonradan "hayatımın en büyük ikinci hayalkırıklığı" olarak adlandıracağım o cuma sabahının ardından Denny'nin bu müthiş aforizmasını hatırladığım çok zaman oldu. güzel gelişmeler olduğunda da, can sıkıcı haberler aldığımda da Denny'nin beyninden çıkıp hafızama yapışan bu "wise" ve sıkıcı adamdan kurtulamadım. 

yetişkin olmak bazıları için böyle bir şey. beyninde birikmiş çer çöp veri kümelerindeki neden-sonuç ilişkilerini referans alıp, çeşitli durumlara verdiğin tepkileri şekillendirme eğilimine yetişkinlik deniyor. 

C vitaminli güneş koruma losyonlarından, anti-aging göz çevresi kremlerinden bağımsız olarak konuşuyorum, ben pek büyüyemedim. büyülü tesadüflere ve mucizelere filan inanıyorum hala. okuduğum her kitaptan bir rol seçiyorum kendime hala, evet. sigarayı da hala bırakmadım. kötü bir şey olduğunda hemen oracıkta üzülüveriyorum. sonra konu çok başka yerlere gidiyor belki. hala dinlemediğim yeni albümler arayıp buluyorum. çoğu çok kötü çıkıyor. ama nadiren bazıları güzel. 

Monday, October 4, 2021

big fat quotation mark.

"The comedy of man starts like this / Our brains are way too big for our mothers' hips / And so Nature, she divines this alternative / We emerged half-formed and hope that whoever greets us on the other end / Is kind enough to fill us in / And, babies, that's pretty much how it's been ever since / Now the miracle of birth leaves a few issues to address / Like, say, that half of us are periodically iron deficient / So somebody's got to go kill something while I look after the kids / I'd do it myself, but what, are you going to get this thing its milk? / He says as soon as he gets back from the hunt, we can switch / It's hard not to fall in love with something so helpless / Ladies, I hope we don't end up regretting this / Comedy, now that's what I call pure comedy / Just waiting until the part where they start to believe / They're at the center of everything / And some all powerful being endowed this horror show with meaning / Oh, their religions are the best / They worship themselves yet they're totally obsessed / With risen zombies, celestial virgins, magic tricks, these unbelievable outfits / And they get terribly upset / When you question their sacred texts / Written by woman-hating epileptics / Their languages just serve to confuse them / Their confusion somehow makes them more sure / They build fortunes poisoning their offspring / And hand out prizes when someone patents the cure / Where did they find these goons they elected to rule them? / What makes these clowns they idolize so remarkable? / These mammals are hell-bent on fashioning new gods / So they can go on being godless animals / Oh comedy, their illusions they have no choice but to believe / Their horizons that just forever recede / And how's this for irony, their idea of being free is a prison of beliefs / That they never ever have to leave / Oh comedy, oh it's like something that a madman would conceive! / The only thing that seems to make them feel alive is the struggle to survive / But the only thing that they request is something to numb the pain with / Until there's nothing human left / Just random matter suspended in the dark / I hate to say it, but each other's all we got"